28 Kasım 2010 Pazar

Beyhude esme deli ruzgar, cozdum ben yelkenimi
Ask unutmaz donmeyeni
Eyvah, yakip yikip gideni..

25 Kasım 2010 Perşembe

Sevmek Zamani

Bana yagmuru sevdiren, salya sumuk aglatan, su ana kadar izledigim en iyi yesilcam filmi. 1965 yilinda Metin Erksan tarafindan cekilen film zengin kiz-fakir erkek iliskisine ve aska bambaska sekilde bakmis ve enfes bi sekilde yorumlamistir. Zaten cekildigi yillarda alisilmis yesilcam filmlerinden farklı oldugu icin dagitimci bulamamis ve gosterime girememistir. Yesilcam icin buyuk kayip kanimca. Gelelim ask hikayesine.

Fakir erkek Halil: Boyacidir, evlerin "ic suslemelerini " yapar.
Zengin kiz Meral: Adi ustunde; zengindir, nazli buyutulmustur.
Halil Buyuk Ada'da bir evin ic suslemelerini yaparken salonda, duvardaki Meral'in suretini gorur. Gordugu anda surete asik olur. Bir sene boyunca her gun eve girer ve saatlerce Meral'in suretine bakar.  Iki arkadasi ile birlikte adadaki evine gelen Meral, suretini izlerken geldigini bile farketmeyen Halil ile tanisir. Halil'in kendisine karsi olan duygularini ogrenen Meral de cok gecmeden Halil'e asik olur. Bence filmin cekiciligi burdan sonra baslar.
Su diyalog kendimden birseyler bulmama neden oldu. ( Meral kendinde ona asik olan Halil'in duygularina karsilik bulmustur ve Halil'in askini bir de ondan duymak ister)

...
Meral: Herhalde bana ait olan birseyi ogrenmek hakkimdir.
Halil: Hayir, sana ait bir mesele degil bu. Resminle benim aramdaki bir durum seni ilgilendirmez. Ben senin resmine asigim.
Meral: Iyi ama asik oldugun resim benim resmim. Iste ben de burdayim. Soyleyeceklerini dinlemeye geldim.
Halil: Resmin benim dunyama ait birsey. Ben seni degil resmini taniyorum. Belki sen benim butun guzel dusuncelerimi yikarsin.
.....
Halil: Benimle resminin arasina girmeni istemiyorum. Ben senin yalniz resmine asigim.

ve belki de aska dair en gercek, en aci, en yakip yikan cumleyi Meral soylemistir: "Askta yalniz ve cesur olmayi sen ogrettin bana. Bundan sonra ben de senin kadar buyuk olmaya calisacagim."

Oysa Meral karda yalin ayak yuruyecek kadar sevmisti Halil'i..

21 Kasım 2010 Pazar

Kendimle Romantik Dakikalar

Guzel bir haftasonundan* sonra bugun evde yalnizim. İki uc aydir evde bir seyler donuyor. Evdeki musluklar, ampuller ve bilumum elektronik esyalar bozulup, patlayip duruyor. Bugun de sira benim odamdaymis meger. Ampul patladi sebepsiz. Degistirmeyi cok isterdim ama biraz romatik takilayim dedim, yoksa boyum yetiyor ampulu degistirmeye. Nedense salonda oturmak da istemedim. Yaktim ben de mumlari actim redd, ezginin gunlugu biraz da incesaz dinledim. Kendimle basbasa oldum. Romantik dakikalar yasadim..

* benim icin haftasonu cuma aksami ve cumartesi. Pazar gunlerini bir kaliba uyduramiyorum, sacma bir gun.

Muhabbet

Uzun zamandir kimseyle sabaha kadar muhabbet etmemistim. Gectigimiz cuma gecesi sevdigim iki arkadasimla evimde sabahin alti bucuguna kadar muhabbet ettim. dedim ya uzun zamadir yapmamistim, belki de yil olmustur. sebebi ben miydim yoksa muhabbete degecek kisi ve konular mi yoktu bilemiyorum. O kadar uykusuz kalmama ragmen 3 saatlik uyku, kahvalti icin 2 bucuk saat beklenen arkadas, muhtesem kahvalti, sonrasinda gelen kahve ve arkadaslar. Guzeldi, degdi.

18 Kasım 2010 Perşembe

Rekursif insan

Her 3 ayda bir basa donen, sinir sistemimi zorlayan rekursif insan modeli bit artik.

17 Kasım 2010 Çarşamba

16 Kasım 2010 Salı

Et vs yesil fasulye

Normal sartlar altinda mangaldan yukselen kokuya bayilirim. Hatta pişen eti yemesem de olur o koku yeter bana, zaten eti cok sevmem. Ama bu kurban bayrami gunu Adana' nin sanina yakisir bir sekilde her yerden yukselip   adeta sis bulutu olusturan mangal dumani ve kokusu midemi bulandiriyor. Bu kadar etin ve kokunun arasinda zeytinyagli yesil fasulyemi yaptim afiyetle yedim. Yasasin et cumhuriyetinde pisen yesil fasulye.

15 Kasım 2010 Pazartesi


Take a breath, take it deep
"Calm yourself", he says to me
If you play, you play for keeps
Take the gun, and count to three
I’m sweating now, moving slow
No time to think, my turn to go

And you can see my heart, beating
You can see it through my chest
Said I’m terrified but I’m not leaving
I know that I must pass this test
So just pull the trigger 

Say a prayer, to yourself
He says close your eyes,
Sometimes it helps
And then I get, a scary thought
That he’s here, means he’s never lost

And you can see my heart, beating
Oh you can see it through my chest
And I’m terrified, but I’m not leaving
Know that I must pass this test
So just pull the trigger

As my life flashes before my eyes
I’m wondering will I, ever see another sunrise?
So many won’t get the chance to say goodbye
But it’s too late to pick up the value of my life

And you can see my heart, beating
Oh oh you can see it through my chest
Said I’m terrified, but I’m not leaving
Know that I must pass this test
And you can see my heart, beating
Oh you can see it through my chest
I I I’m terrified but I’m not leaving 
Know that I must pass this test
So just pull the trigger

Nasil istersen oyle yap

"Nasil istersen oyle yap." Bir kadin kuaforune soylenmesi gereken en son cumle bu olmali. dedin mi bunu yanarsin, maymuna donersin.

14 Kasım 2010 Pazar

vpckfl

yeni kesfettim, vodka potrtakal ve cifte kavrulmus fistikli lokum. ne hastalik kaldi ne dert ne tasa.

13 Kasım 2010 Cumartesi

Mutfak Muhabbetleri

Sevdiklerimle, sevdigim konular hakkinda, zamanin acisini cikarmak icin gerceklestirdigim eylem. Onumuzdeki bes gun boyunca da devam edecegim mutfak muhabbetlerine.. Ayrica tekrar tasdik ediyorum mutfakta cok mutluyum.

10 Kasım 2010 Çarşamba

Araf

Mor ve Otesi' nin belki de en iyi sarkisi "Araf", son zamanlarda en cok dinledigim, su an icinde bulunudugum durumu en iyi anlatan sarki..

Araf

Kalbin isine bak yuzune bakamaz
Aglar durur sen uyurken.
Yalniz olmayan boyle mi yapar dersen anlarim.

Askin icine bak, en guzeline
Hem var hem yok mu, bile bile
Adalet yok ya canimi yakar bu sessizlik.

Yerimi bilmem,
Bilmem ne taraftayim.
Sesimi duymam,
Ne zamandir araftayim.

Kimler varmis icimde yoklama yaptim.
Deliler cikti, cellatlar, bir de seytanlar.



8 Kasım 2010 Pazartesi

Karniyarik Ugruna

Bu sabah karniyarik sayiklayarak uyandim. Aksam kollari sivadim, koyuldum karniyarik yapmaya, ama sakarlik basa bela. Seruven maydonoz dograrken sol basparmagimi kesmekle basladi. Yarabandi vs kapattik yarayi. Yeter mi? Yetmez. Sakar is basinda cunku. Patlicanlari kizartmak lazim tabi. Patlicanlari yaga birakmamla kizgin yagin gazabina ugramam bir oldu. Sicrayan yag vucudumda yeni izlerin olusmasina neden oldu.

Sonuc: Sag bilegimde bir kac ufak ada ,bir adet semsiye ve bi adet deniz atim var. Hayalgucu ehehe.
Peki degdi mi? Degdi be karniyarik..
dolce far niente.
hep istiyorum ama

Aylaklikta son zamanlar

Aylaklik icin son gunum baslamis bulunmakta. Okul hayatim bittiginden beri, ki bu da dort bes aylik bi sureye tekabul ediyor,  aylaklikta sinir tanimadim. Kayda deger hicbise yapmadim diyebilirim.Aylak mektebi olsaymis su hayatta, en birinci ben olurmusum. Aylaklik hamurumda oldugundan bi suru isi maası dusuk, o kadar uzaga gidemem, yok sunu yazmam yok bunu yapmam bidi bidi bidi diyerekten reddettim. Ama para da kazanmak lazimmis. Bu sebepten oturu sali gunu ise basliyorum. Gel gor ki benim gibi tembel bir insan calismak degil de, tum enerjisini aylakliga harcamak ister. Koala misali yemeyi icmeyi dahi unutup beni hataya baglayan dallara sarilmak  istiyorum. Bos bos sokaklarda dolasmak, hayata sadece kendi kadrajimdan bakmak, pijamalarimi cikarmamak,  igrenc sesimle amacsizca sarki soylemek, saatlerce kitap okumak, alkolun tum damarlarimda dolasmasina izin vermek, sabaha kadar film, sevdigim dizileri izlemek istiyorum. Calismakmis, sabah erken kalkip ise gitmekmis, mesaiye kalmakmis iyi gelmez bu tembele. Ben sadece bos vakitlerimi degil tum vakitlerimi kendime ayirmak istiyorum. Yildirim Turker demis: "Tembellik, insanın en insani hakkıdır. Emeğin kutsallığı safsatasına karnı tok olanlar özgürlüğü tanımlamaya en yakın duranlardır. Çalıştıranlara iktidar, çalışanlaraysa emeğin kutsallığı, öyle mi? 
Vakit, nakit değildir! Vakit, hayattır! Hayatına dön. Fazla mesaiye kalma." Ne de guzel demis.

Serzenis: 7:45 de mesai mi baslar? insaf insaf yazik bu aylaga.

7 Kasım 2010 Pazar

Fırat

Ne yapmissiniz siz bu cocuga yahu?


Sevimlilikten zerre eser yok. Gozleri ayrik, kafasinin merkezinde ufacik yer kaplamasi gereken agzi, burnu, gozleri cok yer kaplamis  ayrica firatta olmayan kurabiye tadindaki elmacik  kemikleri hic olmamis, yakismamis. Salcalı ekmek de olmasaymis tam fiyasko olurmus. Garibim, kiyamam

6 Kasım 2010 Cumartesi

Keşke..

Senden önce hiç keşke'm olmamıştı. Seninle buldum keşke'yi..
Keşke tanımasaydım seni.
Keşke girmeseydin hiç hayatıma.
Keşke İstanbul'un en sevdiğim yerlerini seninle dolaşmasaydım.
Keşke en keyifli yolları seninle yürümeseydim.
Keşke değmeseydi soluğun soluğuma.
Keşke 'hayatımın erkeği ' dediğim insanı senden önce tanısaydım, senle tanımasaydım.
Keşke O'nu benden almasaydın, arkadaşım değil,' hayatımın erkeği' olsaydı.
Keşke defalarca sana inanıp sana kanıp geri dönmeseydim sana.
Keşke gitmeseydim seninle Ankara'ya , sevebilseydim şimdi Ankara'yı.
Keşke o haziran günü hep güzel kalsaydı.
Keşke gelmeseydin benimle, adımlarımı takip etmeseydin nefes nefese arkamdan.
Keşke sekiz numaranın önünde o son konuşmamızı yapmasaydık.
Keşke demeseydin bana;"hayatımda beni koşulsuz seven, dinleyen,anlayan iki insan var, biri çocukluk arkadaşım  K. biri sen."
Artık yokum ben..
Çok değil bir kaç hafta önce, sana ait ne varsa çıkardım evimin en kuytusundan, attım çöpe.


Çok zaman geçti üstünden; ama ben hala keşke diyorum.  Keşke olmasaydın hiç..

5 Kasım 2010 Cuma

Zaman

"Keşke zaman hiç ayılmasa. Düz çizgide dümdüz yürümeyi bir türlü başaramasa. Keşke hep yalpalasa, saçmalasa, parçalasa. Biz de bakıp bakıp, yaptıklarını kınasak ve bir daha hiçbir şeyimizi ona havale etmeye kalkmasak."  Elif Safak

Zamanin herseye ilac oldugunu soylerler. Yaralari iyilestirdigini, gideni geri getirdigini zannederler. Oysaki yaralara merhem olmak yerine izleri daha gorunur kilmak icin yaraya tuz eker, gideni getirmek yerine ona ait iyi ve kotu ne varsa onlari da alip goturur. Zaman hep yalpalar, hep sacmalar, hep parcalar. En kotusu de bir daha geri getirmez..